TÜRK HALK OYUNLARI
KATALOĞU DÜĞÜNLERDE
KUTSAL DANSLAR (ÖZELLİKLE KINA DANSLARI): DÜĞÜNLERDE OYUN:
Düğün iki
yavuklunun birleşimini kutlayan ve yeni bir yuvanın eşiğinden saadet yoluna
geçmelerini dileyen bir kır temsili mahiyetiyle oyunun sevinç gösterisi için o
kadar tabiî, hazırlıklı ve süslü püslü bir dekor vesilesidir. Oyunun hemen her
yerde bir sıra erkânı (usulü, yöntemi) vardır. Başlayış sırası bozulursa, usule
azıcık riayetsizlik edilirse, kavga ve bazen kan bile çıkabilir. Onun için,
oyunları oğlanın akrabasından olan ve "kâhya" denilen sözü geçer delikanlılar
idare eder. Oyuna çıkacaklardan birinin ayağı çalgının havasına yatmayacaksa,
davulcuların yanına bu delikanlı yaklaşıp kulaklarına hafifçe kendi istediği
havayı adıyla söyler. Böylece türlü oyunlar birbirini takip edip
gider. Oyuna çıkan
kabadayıya zümre arkadaşları para çevirirler. Başka gruplarda arkadaşı olanlara
da para çevirmek kabildir. Oyununu bitiren delikanlı meydandan ayrılırken
çalgıcıların alnına para yapıştırır. Bu paralar, kıymetine göre davul
zurnacıları coşturur. Her delikanlı
grubunun önünde binlikle rakılar, sular, meze olarak leblebi vs. vardır.
Başlarında efeler de bunlardan sarhoş olan veya azıcık taşkınlığa kalkışarak
bağırıp çağıranları usulca oradan göndertirler. Böylelikle düğünün tadını
kaçırtmamaya dikkat olunur. Düğün boyunca
delikanlıların baba, amca, dayı ve hatta saydıkları büyükler orada bulunmazlar.
Yirmisinden aşağı delikanlılar gruptakiler arasında yer almazlar. Kars köylerinde:
Görücü usuldendir. Bazı şartlar hariç, nişan her yerdeki gibi yapılır.Düğünden
önce, başlık denilen ve miktarı baştan kararlaştırılmış olan bir meblağ oğlan
tarafından kız evine verilir. Kızın ebeveyni bunu kızın çeyizine harcarlar.
Oğlan tarafının atlıları gelini almaya gelirler. Gelin kapıdan çıkarılacağı
sırada babası tarafından hayır dua edilir. Vedalaşma merasimi olarak evde geline
tandır veya ocağın etrafı dolaştırılır. Hem de kızın beline dayısı - yoksa yakın
erkek akrabası - tarafından hayır dua ile bir kemer bağlanır. Bu kemer gelinin
hayırlı evlat vermesinin timsâlidir. Kemer bağlayan dayıya güvey tarafı önceden
hazırlanmış bir hediyeyi verir. Gelin kapıdan çıkarılacağı zaman kızın
akrabasından biri kapıyı kapar ve hediye almadan açmaz. Gelin dışarı çıktıktan
sonra davul zurna tarafından "ağlatma" denilen hazin havalar çalınır. Gelin ata
bindikten sonra hava Köroğlu'na çevrilir. Yola köylüler ip gerer ve para
alırlar. Gelin eğer başka köye gidiyorsa iki köy arasında belirli mesafeler
dahilinde sürat veya mukavemet yarışları tertiplenir. Birinci gelen atlı gelinin
yaklaşmakta olduğu müjdesini güveyi evine götürür ve önceden hazırlanmış olan
hediyeyi alır. Bu hediye çoğu zaman elbiselik kumaş veya ona benzer şeyler olup
atın boynuna dolanır. Böylelikle hem at, hem de sahibi teşhir edilmiş olur.
Gelin güveyin evine
gelince halk "Dostun dostluğuna, düşmanın körlüğüne hele bir Allah Allah..."
diyerek bir ağızdan haykırışırlar ve havaya silah atarlar. Bundan sonra gelinin
atı önünde tek veya halka halinde yürütülen oyunlardan birkaçını seyrederler.
Gelin, evin kapısı önünde ters çevrilmiş bir kazanın üstüne indirilir. Çünkü,
demire basılmak uğur sayılır. (Aynı veçhile (şekilde) oyun da vifak (barış,
uygunluk) ve 'hengin timsâlidir. Gelin eve girdikten
sonra güveyin babası veya onun yerini tutacak şahıs tarafından "hoş geldin"
denir ve bir hediye verilip gelin oturtulur. Hediye verilmeden gelin oturmaz.
Bazı köylerde, hususiyle Karapapaklarda geline "hoş geldin" türküsü söylenir. Bu
şarkının sözlerinde oğlan evinin önemli kimseleri birer birer geline takdim
olunur. Çok uzun olan türkünün bir parçasını alıyoruz: Hoş
Geldin Gelin diyer, yoktur
anam Başımdan aldılar valam Kaynanan da senin anan Gelin hoş geldin,
hoş geldin Gelin diyer, yok
kardaşım Karlı dağlar nasıl aşım? Kaynın da senin kardaşın Gelin hoş
geldin, hoş geldin Gelin diyer, yoktur
atam Koyunum yok koça katam Kaynatan da senin atan Gelin hoş geldin,
hoş geldin Gelin diyer, yoktur
bacım Başımdan aldılar tacım Görümün de senin bacın Gelin hoş geldin,
hoş geldin Sonra gelinin
odasına güvey getirilir ve elele tutturularak oyuna kaldırılır. (Oyun burada
yine vifak ve 'hengin ilk uğuru sayılmış görünüyor.) Sonra güvey çekilir.
Kadınlar ayrı, erkekler ayrı yerlerde eğlentiye devam ederler. O arada bazen
davul zurna susturulur. Ağızdan (buna nanay derler) oyun havaları söylenerek
Barlar veya tek oyunlar yürütülür. (Oyun tekrar iyi geçim ve uzlaşımın timsâli
olur.) Düğün
eğlentilerinin idaresi için nüfuzlu bir şahıs "Düğün Beyi" seçilir. Eğlenceleri
hep o bey idare eder. Beyin emrine itaat zaruridir. İstediğini oyuna o kaldırır.
Oyun bilmeyen veya çekinenlere derhal koyun, kuzu veya para cezası verilir. Hem
de, bu ceza çereze tahvil olunarak düğün halkına ikram olunur. Elazığ'da düğün
kurulunca davullar çalınır. Düğüncüler gelmeye başlar. Oyun bittikten sonra
artık "Kadınlar Alayı" yapılmağa başlar. Alay bir daire dahilinde cereyan eder.
Elele tutarak oynarlar. Kayseri'de Çarşamba
sabahı oğlan evinin kapısında davul, düdük çalınır. Baş devenin boynunda tefçi,
kemancı, önde kalkan, zeybek bulunur. Bu meydana gelince kalkan
oynanır. Erzincan'dan beş
oyun türküsü verelim: Havuz
Başı Havuz başının
gülleri Şak şak öter bülbülleri O y'rin dudu dilleri Umdum yâr gele
yâr gele Havuz başında
oturur Sağ elin suya batırır Al
Elma Al elmayı
dişledim Sapını gümüşledim Kardeş geldi vermedim Y'r geldi
bağışladım Al elma dördünü
Sev yiğidin merdini Seversen yiğidi sev Çekme çirkin derdini
Al elma soyulur mu
Güzelden doyulur mu Y'ri güzel olanın Kolları yorulur mu Lorgi
Lorgi lorgi eller
kınalı Lorgi kaşlar rastıklı lorgi Hele hel gül sen şen lorgi Kız Saçların
Kız saçların iki
kat Kes birini bana sat Kız saçların saçların Oynar omuz
başların Y'r yâr yâr aman Nay
Nay
Nay nay naynanay
nayna nanay nanay nay Dansi ços dansi ços dansi ağam İsni ços nay nay
narına nay Nayna nanay nay nanay Varam gidem
vaskala Belki derdim az kala gitti Yârim gitti gelmedi Belki urus'tan
bir kız ala Kız ala nay nay naynanay nayni nanay nay nanay Elazığ'da kına
gecesi yoğrulmuş balmumundan yapılma "Gelin Mumu" denilen mumlar tabaklara
dikilip yakılırlar. Gelinin önü ve arkası sıra ışıldayan mumları yedi tane kız
alır. Defçiler de şu şarkıyı söylerler: Çayda çıra
yanıyor Ayda yılda yanıyor Hazır ol gelin hanım Yolculuk
yaklaşıyor Nana hanım
nana Nana hanım nana Nana hanım nana Nana hanım nana Yürüsün gelin
yürüsün Eteği yere sürünsün Gelinlik mübarek olsun Hanım
yalelli Gelin oturur
tahtında Allar giyer vaktinde Gelinin toy vaktinde Hanım
yalelli Muhat'ta (Kütahya)
gelin getirmeden bir hafta önce oğlan evi tarafından davul zurna çalınmağa
başlar. Davetliler, t' köyün kenarında da onları davulcu karşılar, bahşiş ister.
Davetlilerin geldiği günün akşamı münasip bir yere ateş yakılarak köy
delikanlıları toplanır. Onların şerefine Sekmeç, Horan gibi millî oyunlar
oynanır. Sivas kına
gecelerinde de tepside "gelin mumları" yakılırsa da "Çayda Çıra" tabir ve
türküsü orada yoktur. Halaylar dizisine geçilir. Halay şu demelerle (deyişlerle)
başlar. Çekin halay
düzülsün Halaya gelmeyenin Vurun boynu üzülsün Başta duran çok
güzel Kırat üstünde gezer Âşığın candan sezer Bilâhere nağme ve
tempo değişerek: Sabahtan bizim
pınara İki gelin, üç kız gelmiş Cıvıl cıvıl ötüşürler Sandım göle kaz
gelmiş Ah bir yâr
elinden Aman bir yâr elinden Daha
sonra: Hey, paraları
turalı Görmedim senin gibi de Şu cihan kurulalı Alacahöyük
(Çorum)'de davul zurnalarla oyun yerinde başlıca şu oyunlar yürütülür. Ala Çam,
Sâmenli, Tanzara ve Çorum Halayı. Daha çok gece oynanan Sinsin oyunu vardır.
Gece oyun yeri "meşalama" ile aydınlatılmıştır. Elazığ'da düğüne gidenler düğün
evinde yaptıkları gibi yolda ve kız evinde hora teper (?), oynarlar. Bazen Halay
dedikleri bir oyunu, kimi de Kol Oyunu denilen ve ikiden ziy'de kişinin oynaması
mümkün olmayan oyunu oynarlar. Oyunların nihâyetinde davulcu davulunu,
çalgılardan defçi defini düğüncülerin ayrı ayrı evlerine götürerek para toplar.
Bazen Kol Oyunu oynayan, düğüncülerin önünde diz çökerek durur ki yüzüne para
yapıştırılsın. Erkeklerin davul ve ince çalgısına karşı kadınların da defi
vardır. Şayet defleri yoksa davul ve ince çalgı mün'vebe ile (nöbetleşerek)
bunları neşelendirmek için harem tarafına gider. Orada nağmesaz olurlar. Gerek
davul, gerek def, gerekse ince çalgı çalındığı zaman b'ki kızların, bilhassa
yeni evlenmiş gelinlerin oynaması, öbürlerinin yek âhenk olarak el vurmaları
gerekir. Erkeğin evinde güveyin oynaması ucuzluğa delâlet ettiği için oynaması
şart-ı âzamdır (büyük, önemli şarttır). Köylü ve kasaba düğünlerinde içki
kullanan pek ender olup bunu içenler de gayet gizli alır ve içtiğini kimseye
belli etmez. Hatay'da gelin
getirilip de köşesine oturulunca çalgı başlar. Herkes gelinin bulunduğu odaya
dolar. Yerlere yastıklar dizilerek birkaç sıra üzerine otururlar. İlk defa oyuna
oğlanın en yakın akrabası kalkar. Çiftetelli oynar. Otururken muhakkak bir
başkasını kaldırır. Kaldırmadan oturtursa kocasının üzerine evlenmesinden
korkulur (bir inanıştır). Her kalkan muhakkak başkasını kaldırır ve her kalkan
da bin nazla kalkar. Kapıdan giren her yeni davetli için, oyuna kalkan her kadın
için bir salâvat çekilir. Bu şöyledir: "Peygamberin gül cemaline salâvat: Salli
al' Muhammed, kutlu mübarekler eyleye, başacak sevindire, darısı yanınıza da iyi
gün vire" ve bunun arkasından bir zılgıt çekilir. Zılgıt, Arapların "zelğuta"
dedikleri şeydir. Dil çok seri surette damağa vurularak "li li li" diye zil gibi
bir ses çıkarır. Bunların arasında mütemadiyen "Hahalar" da söylenir. "Haha"kim
için çekilecekse onun adı veya belirli bir sıfat da söylenir. Meselâ kadının adı
Fatma'dır: "Haha evleri köşe
köşe Haha içinde billur şişe Haha Fatma hanıma göz değdirenin Haha
gözünün bebeği şişe Haha dağdan inik
aşağı Haha kızlardan attık yaşmağı Haha şükür Hatay'ı kurtardık Haha
inşallah artık her bir tarafı Haha gökte yıldız
parlıyor Haha ağacın yaprakları sallanıyor Haha Ayşe'nin düğünü var
diye Haha yerde insan, gökte melek seviniyor" Karatepeli'de düğün
bayrak dikilirken başlar. Düğünlerde keman adını alan kemançeden başka bir şey
çalınmaz. Bu çalgı yine Karatepeliler arasındaki çalgıcılarca çalınır. Çalgı
ekseriya oyun havaları vurur ve köyde bu gün meydanda Halay, Sinsin, güreş ile
beraber bir erkeğin kadın elbisesi giyerek ve yüzünü örterek kendini belirtmeden
oyun oynaması âdettir. Ellerine bıçak alarak bir oyun daha oynarlar ki buna
Köçek Oyunu denir. Düğünlerde güveyin oynaması burada ayıptır. Düğün esnasında
kız evine oğlan giderse çalgıcılar oğlanı yakalarlar ve ceza almadan salmazlar.
Oğlan bunun için düğün esnasında kız evinin yanından geçmemeye çalışır.
Kütahya'nın 150
evli Kömüş köyünde düğünde oyun yerine Âhenk Yeri derler. Âhenk Yeri'nde o köyün
delikanlıları oynar. İki sazcı, bir davul zurna bulunur. Evlilere "köse" derler.
Onlar Zeybek oyunu oynamazlar. Üç gün yemek verilir. Lapseki'nin Çarak
köyünde etrafı kapalı bir avluda kadınlar eğlenirler. Darbuka, dümbelek
çalarlar. Bu kadın meclisinde ancak kör çalgıcı bulunup çalabilir. Yağıbasan köyünde
kadınlar gelini türkülerle överler. Gelinlik kızlar Halay'a çıkarlar, Sinsin
oynarlar, Uzun Tura oynarlar. Ankara düğünlerinde
kına geceleri oyun çıkarırlar: 1. Elekçi
oynarlar, 2. Hortlak yaparlar, 3. Cucuk (Cüce) yapar ve tepesine kasnak
biçerler, 4. Samırsak (Sarımsak) satarlar, 5. Topal Oyunu
oynarlar. Bunlarda raks
unsuru azdır. Bal' düğünlerinde
en çok halay denilen oyunlar yürütülür. Bunda birkaç kişi birleşir. Kollarını
birbirlerinin omuzlarına atarak oyuna komuta edenin salladığı mendile uyarak bir
nevi Hora teperler (teşbihte hata olmaz) ki, buna Halay Çekmek tabir edilir.
Halay tabiatiyle en çok düğünlerde çekilir. Bir düğün için beş gün beş gece
davul zurna çalınır. Bütün köy gençleri de durup dinlenmeden Halay çekerler.
Ebuhas adlı kırk evlik bir köyün bütün sekenesi davulcu, zurnacıdır. Davulcular,
tütünden ziyade esrara müptel' oldukları için düğün sahibi bunlara behemehal
(her halde, mutlaka) esrar tedarik etmeye mecburdur. Soma'da düğünlerde
Bengi oynanır. Yozgat'ta Halay
erkek ve kadınlar tarafından oynanır. Kadınlarla erkeklerin yürüttüğü Halay
birdir. Bir Halay şarkısı: Halay başını kim
çeker Kırmızı şalvarlı kız çeker Onun yosma gözleri Ciğerimi delip
geçer Su gelir
yalaklara Kınalı parmaklara Peygamber nuru doğsun Girdiğin
konaklara Bir sen söyle, bir
de ben Şeker ezdim dilde ben İller yârim dedikçe Ah çekerim günde
ben Sular ince akar mı?
Gâhkenarın yıkar mı? Ay gibi y'ri olan Hiç yıldıza bakar
mı? Suya düştü
gülümüz Ötmüyor bülbülümüz Bir kuru sevda ile Geçti cahil
ömrümüz Dam başında duran
kız Düğün oluyor dönen kız Halaysız düğün olmaz Sana canım kurban
kız Lâhuri şal
beldedir Seçları perdelidir Cennetten huri çıksa Yine gönlüm
sendedir Sarı saçım yaş
durur Yel eser dolaştırır Şu benim mektubumu Y're kim
ulaştırır? Varın söylen yârime
Gül almasın eline Her kuşu şahin sanıp Kondurmasın koluna Domaniç
köylerindeki Alevîlerde güveyi gerdeğe girdikten sonra dışarda ateş yakarlar.
Kadın ve erkek bu ateş etrafında oyun oynarlar. Bu bazen gece yarılarına kadar
sürer. Bu sırada evin içinden bir silah sesi işitilir. Yengeler güveyiyi bir
don, bir gömlek olarak ateşin başına getirirler. Ateşin etrafında bir gülbank
çekerler. Erkekler güveyiyi alıp giderler. Bu âleme "onulcak" derler.
Safranbolu yöresi
köy düğünlerinde "uzun hava" Düz Oyun havası çalınır. Buradaki uzun hava
bileşimi ölçüsüz hava anlamındaki tabir değildir. Sürüp giden hava demektir ve
ölçülüdür. Kütahya'daki "Düz Oyun Havası"da gayet ağırdır. Ağır tarzda bir kırık
(ölçülü) havadır. Safranbolu'da Düz Oyun ezgileri ve sözleri ikiden fazla ise
de, Kütahya'da tek havası devamda bulunup temsilî mahiyettedir. Kütahya'da gelini
hamama götürünce şadırvan çevresinde kız yengeleri ve oğlan evinin çağrılıları
dönerek Düz Oyun oynarlar. Çeyiz altında, gelin götürme esnasında yengelerin
oynadığı da Düz Oyun'dur. Oyuncular iki ellerini birer birer tartıma göre pek
canlı ve temsilî bir şekilde göğüslerine dokundurup yanlarına atarak üç defa
ağır ağır seyircide huzur duygusu uyandıran bir vecd içinde dönerler. Öyle bir
oyundur ki bir genç kızın ve gelinin evliliği ne kadar kutsal bir kaynaşma
saydığını, onu âdeta emzirip üretmenin bir timsâli addettiğini göğüslerden
etrafa öpücükler gibi dağıtılan bütün o nazlı ve süzgün hareketlerle
canlandırır. Bodrum'da (Akçaalan
köyü meselâ) gelin, kendisinin oynaması için türkü söyleyip çalgıda türküyü
beslerken, sağ elini ağır ağır sol omzuna kadar götürüyor ve yine ağır ağır
bırakıyor. Sol eli de aynı sağ el gibi yapıyor. Bodrum'da ve bütün köylerinde
-ihtimal ki başka dolay bölgelerde de - âdet aynen vardır.
|